Kadın Olarak Seçtik Mi Yoksa Seçildik Mi?
Feray Karagöz
Merhaba değerli okuyucularım;
Geçen hafta yazımda üzerinde durduğum bir konu vardı. Türkiye’nin atlatmış olduğu gergin seçim sürecinde özellikle Tekirdağ’ın başarısı üzerinde durmuştum. Bir Kadın olarak bölgemizdeki siyasi arenada Kadına verilen değerden de uzunca bahsetmiştim.
1934 yılında birey olma hakkının temeli olarak da anılan seçme ve seçilme hakkının kabulü ile kadın olmanın haklı gururu ile övünürüz hep. Oysaki biz kadın örgütleri o süreçten bu yana kadın konusundaki birçok konuda olduğu üzere çıkarılan kanunların uygulamadaki işlerliğinin kanunun ruhu ile uyuşmadığını iyi biliriz.
Neden mi böyle söylüyorum. İşte size birkaç neden:
*Örneğin yasaya ve birçok kampanyaya rağmen kız çocuklarımızın okullaşmasının istenen seviyeye getirilememesi gibi.
*Yine kadına karşı şiddetin yasal önlemlere rağmen alanda şekil ve boyut değiştirerek artışa devam etmesi gibi.
*Nüfusun yarısını oluşturan kadınların son yerel seçimlerde listelerde aday gösterilme oranının azlığı gibi.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Kanaatimce algının olumlu değil olumsuz yönde değişime doğru yöneldiği ve kadını birey olmaktan ziyade kişiye indirgeyen zihniyet yapısının daha çok zemine yayılması sorunların büyümesine neden olmakta.
Aslında sıkıntılı alanımız olan karar mekanizmalarında kadın temsili yeti konusunun tüm bunlara temel oluşturduğunu düşünüyorum.
Geçen hafta seçimler sonrasında ekranlardan yansıyan Bingöl ili seçilmiş belediye meclis üyesi Nurten ERTUĞRUL’un yaşadığı talihsiz ve üzüntü verici olay bu hafta bunları kaleme almama neden oldu.
Hani biz DEMOKRASİ ülkesiydik.
Hani biz Avrupa Birliği’ne girmek ve uyum yasaları için kanun değiştiren bir ülkeydik.
Ne diyor Bingöl ilinin Sayın Belediye Başkanı Dinen örfen kadınlar görev alamaz bu nedenle yetki vermem.
Akıl almaz bir söylem bu. Utanç verici.
Yıllardır verdiğimiz mücadele ne içindir Allah aşkına. Eğitimden şiddete, istihdamdan siyasete yaşanan kadın sorunlarında bir arpa boyu yol alamayan zihniyetlerin, bölgelerin olduğunun göstergesidir bu söylem.
Eğer doğru iletilmişse bu cümle suç barındırıyor içeriğinde. Burada Trakya bölge temsilcisi olduğum Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun iki çağrısı var.
Öncelikle yasayla verilmiş bir hakkın gaspı suçu oluşturan neden olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle cumhuriyet savcılarını göreve çağırıyoruz.
Diğer konu ise dine yapılan atıftır. Oku emri ile başlayan Kuran-ı Kerim’in kişisel tefsirleri ile toplumu yanlış bilgilendirmeye sevk etmesidir.
İslam dini, kasın hakları üzerine titizlikle durmuş ve kadını, hiçbir nizam ve sistemin veremediği müstesna bir makama sahip kılmıştır. Nitekim Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’inde: ‘’Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır.’’ buyurmuştur.
Diyanet İşleri Başkanlığı acilen Kuran’ın kadınların seçim çalışmalarının caiz olup olmadığına, seçildikten sonra da görev yapmalarının caiz olmadığı konusuna açıklık getirmelidir.
Bu gelenekler bazı illerde kadını büyükşehir belediye başkanı yapıyor. Gaziantep, Aydın ve Diyarbakır gibi orada değişime ayak uydurarak. Bazı ilçelerde ise 25 yaşında, 27 yaşında ve 30 yaşında belediye başkanı yapıyor. Merkezden uzak bazı yerlerde ise muhafazakarlık kılıfı altına saklanarak erkek egemen zihniyetin devamı için dinden ve gelenekten medet umarak çalışıyor.
Böyle geri kalmış batıl zihniyetlerin; Kadın üzerinden değil kadınla birlikte kadınla birlikte siyaset yapmanın siyasi başarılarına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşmesinde etkin rol oynayacağını artık kabul etmeleri gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Son cümlem ise İ. Asakir’in dediği gibi;
Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.
Adaletin ve demokrasinin tüm Türkiye’de geçerliği olduğu günler özlemi ile… İyi haftalar dilerim. Saygılarımla.
2020 © Tüm hakları saklıdır. Feray Karagöz